Son Dans

Uğur ERSÖZ
3 min readNov 11, 2020

Queen’in “Under Pressure” şarkısında bir nakarat vardır, hatırlarsanız şöyledir :

This is our last dance.
This is ourselves under pressure ..

(Dinlemek isterseniz : https://www.youtube.com/watch?v=a01QQZyl-_I )

Sanki bu şarkı Phil Jackson’ın onayı ile 97–98 sezonuna girerken yazılmış gibi.. :)

Bu dansı en iyi şekilde , en kusursuz figürler ile Chicago halkına ve tüm dünyaya sunmaları gerekliydi.Her türlü baskı altında olsalar da tutkulu yaptıkları sürece bu işi başaracaklarından emindiler.Majesteleri figürlerini göstermeye başlayınca zaten gerisi geldi.

Benim basketbol ile tanışma hikayem 6 yaşında göstermelik bir antreman ile başladı ve bu büyük bir tutkuya dönüştü.Amatör düzeyde yıldızlar kategorisinde oynasam da alerjiye bağlı problemler yüzünden yoğun antremanları kaldıramaz hale geldim.İyileşmiş olsam bile malesef ülkemizde adı ve sistemi her yıl değişen sınavlar da araya girince iyice uzaklaşmış oldum.Artık sadece lisenin spor salonunda , yazları okulların bahçelerinde oynayan bir genç olmuştum.Zamanla orta mesafe atışlarım ve potaya penetrelerim de gelişti fakat iş işten geçmişti artık.Ama tutkum baki kaldı ve ömrüm boyunca devam edecek bir basketbol sevdalısı kimliğimle yoluma devam ediyorum.

Kuşağım gereği Kobe Bryant efsanesinin doğuşuna tanıklık ettim fakat Michael Jordan ve Bulls hanedanlığının görkemli zamanlarını kaçırdığım için üzüntü duyuyorum.Bazı noktaları bilsem de MJ ve Bulls’un muhteşem zaferlerinin öykülerine nedense uzak kaldım.Kobe Bryant efsanesinin yükselişini izlerken (bu arada ilk formam tabiki “Bryant 24”) eski basketbolcuları tanımak için ortam oluşmadı (öyle bir merak duygum yoktu).Sosyal medya ve video paylaşım platformları da veri bakımından kısırdı.Bazı okuduğum dergiler (SLAM ve NBA Türkiye) zaman zaman 80'ler ve 90'lar basketboluna değiniyordu ama benim ilgimi çekmiyordu.Telelevizyonda canlı canlı izlemek farklıydı.İnternetin zamanla da çok basketbol ile ilgili verisinin artması ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla o yıllara ait yeni bilgiler öğrenmeye başladım.Yaklaşık 2 yıl önce Youtube’da izlemeye başladığım, efsane spiker ve basketbol yorumcusu Murat Murathanoğlu’nun “Bir Zamanlar Amerika” programlarıyla 80'ler ve 90'lar NBA yıldızları hakkında bilgi sahibi olmaya başladım.

“The Last Dance” belgeseli Netflix tarafından yayınlanınca bir basketbol tutkunu olarak heyecanlandım. Ne kadar Michael Jordan ve Chicago Bulls’un 1991–1998 yılları hakkında bilgim az olsa da…

Belgesel yayınlanır yayınlanmaz doğruca Netflix’e giriş yapıp ilk bölümü büyük heyecanla izlemeye koyuldum.İlk bölüm itibariyle 97–98 sezonuna ait kesitlere dönüşlerle ilerlese de(sonuçta son sezona odaklanılmış) girişte Bulls organizasyonunun aktörlerinin tanıtımı ardından North Carolina Üniversitesi’den Chicago Bulls’a draft edilen Michael Jordan’ın öyküsüyle başlıyor.

Yani, Mike nasıl Michael Jordan oldu.

21 yaşında NBA dünyasına adım atan Michael Jordan’ın o yıllara ait maçlardan kesitler haricinde özel hayatına dair öyküleri dinlemek büyük bir keyif verdi .Özellikle 21 yaşına yeni girmiş ben farklı bir gözle izlemeye koyuldum.Efsaneye dönüşmesinin temel noktalarını iyice izlemek bana büyük fayda sağladığını düşünüyorum.Bir bilim insanı-araştırmacı gibi sürekli çalışan ve rakiplerinin gözlemleyerek kendi eksiklerine göre çalışması.Adeta bir sanatçı gibi hareketlerine estetik unsurlar katması ve tüm bunları güzelce harmanlayıp sunmasıyla beni resmen büyüledi.

Şimdilik bahsedeceklerim bunlar.

Görüşmek üzere..

Yararlandığım Kaynaklar :

The Last Dance (TV Mini-Series 2020)

Socrates — Düşünen Spor Dergisi Sayı: 62 / Mayıs 2020 (https://dukkan.socratesdergi.com/products/jordan-ozel-sayi-62

--

--